20 Aralık 2012 Perşembe

ÇOCUKLAR SİZİN ÇOCUKLARINIZ DEĞİL

Çocuklar
Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil,
Onlar kendi yolunu izleyen Hayat'ın oğulları ve kızları.
Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler
Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.
Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil.
Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır.
Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil.
Çünkü ruhlar yarındadır,
Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.
Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları
Kendiniz gibi olmaya zorlamayın.
Çünkü hayat geriye dönmez, dünle de bir alışverişi yoktur.
Siz yaysınız, çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar.
Okçu, sonsuzluk yolundaki hedefi görür
Ve o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını sağlar.
Okçunun önünde kıvançla eğilin
Çünkü okçu, uzaklara giden oku sevdiği kadar
Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever.

Halil Cibran





Hamileliğimde görüp, yukarıdaki resimle süsleyip, bebeğimin yatağının üstüne astık.
Zaman zaman unuttuğumuzda tekrar okuyup, kendimizi dengelemeye çalışıyoruz.
Fazla ısrarcı olduğumuzda, kısıtladığımızda, bir kalıbın içine sığdırmaya çalıştığımızda, anlayışsız olduğumuzda, inatlaştığımızda ve öfkelendiğimizde bizi hizaya sokmak için iyi bir araç.

Okuduğumuz, gördüğümüz ve yaşadıklarımızdan elde ettiğimiz tecrübelerle yetiştirmeye çalışıyoruz 3 yaşındaki çocuğumuzu. Bazende o bizi eğitiyor. "Çiş değil anne, tuvalet .""Ben büyüyünce siz küçüleceksiniz." "Paran olduğunda al anne tamam mı? tamam mı anne tamam mı?" "oha denmez anne" "Yerinde bir davranış" gibi cümlelerle eğitiyor beyefendi bizi.

Kısıtlı zamanlarda, hızlı bir şekilde yaşıyoruz. Kendisine ayırdığımız zamanı verimli bir şekilde kullanalım istiyoruz. Ama bazen yorgunluğa ve tembelliğe yeniliyoruz. Daha sonra düşününce üzülüyorum. Hızlı bir şekilde büyüyor zaten.Ne gerek var televizyona, tembelliğe. Oyunları da atlamak zıplamak, vurmak kırmak üzerine, ya da araba yarışı. 

Halil Cibran'ın dediği gibi biz onlar gibi olalım, ama onları kendimize benzetmeyelim.
İleride inşallah onlar kendi güzel yollarını bulduğunda, biz başımız dimdik onları seyredelim.





5 Aralık 2012 Çarşamba

OKUL MACERAMIZ :)

Bugün okul maceramızdan bahsetmek istiyorum.
Geçen kış bilgisayar ve televizyondan sıkılan oğlum, anneannesiyle güreşmek, dalaşmak için fırsat kolluyordu.
Bende bu kış yarım gün okula gitmesinin kendisi için iyi olacağını düşündüm. Anneme en yakın anaokulunu araştırdım ve bizim eski ortaokulunun bahçesine yapılmış şirin bir anaokulu buldum.http://www.sektorelhabermerkezi.com/tr/cicek-hatun-anaokulu-2.html .
Neyse ki 36 aydan başlıyormuş. Sabah ben bırakıyorum, öğleden sonra anneannesi alıyor.
İlk hafta iyiydik. Sonraki 2-3 hafta direnmeler, ağlamalar, okula gitmek istememeler. Neden okula gitmesi gerektiğini sorduğunda, evde sıkılmaması, okulda iyi vakit geçirmesi için cevabına karşılık "Ben anneannemde sıkılmak istiyorum. Okula gitmek istemiyorum." cevabımız vardı. Okulda uyumak istemediğini öğrendiğimizde öğretmenine de söyledik. Uyku konusunda ısrarcı olmamasını rica ettik. Sanırım uyuyacak kadar güvenmiyordu. Yemek protestosu oldu. Öğretmeni ile konuşmaya gittiğimde, "gün içinde de ağlıyor mu, ısrar etmesek mi acaba diye", öğretmeni yıl sonunda bile ağlayarak gelen çocuklar oluyor dedi. Gün içinde problem yaşamadıklarını söyledi.O gün anneannesinin ona bakamadığını, onu çok sevdiklerini, büyüyeceğini söyledi. Bizimki büyümek istemediğini, okulu sevmediğini söyledi. Bir kaç gün anneannesine öfkelendiğini gördük. Sanırım ona bakamıyor diye okula gittiğini düşünmeye başladı. Bu sefer kendisine okulun hayatında hep olacağını, meslek sahibi olabilmesi için sırasıyla bütün okulları bitirmesi gerektiğini söyledim. Daha sonrada sesini çıkarmamaya başladı.
Anneannesi onu okul çıkışı alıp, yol üstündeki parkta oynamasına izin veriyor, ekmek arası köfte, kek ve kakaolu sütlerle parkta piknik yaptırıyor.
Bir sabah anne beni okuldan sen al dedi. Bende yıllık iznimin bir kısmında olabilir diye düşündüğüm için, bir gün gelirim seni almaya dedim.O gün okul çıkışı annemi görünce basmış çığlığı annem alma ya gelecekti beni annemi istiyorum diye. Telefonda falan susturamadık. Müdüre hanım içeri almış, konuşmuş, çikolata falan vermiş ama bana mısın demedi. Artık izin aldım gittim. Telefonda geleceğimi söylediğimde okulun içine girmiş oturmuş. Gittim ki 3 tane çocukla beraber oturmuş beni bekliyor. Suçluluk hissi vardı. Sarıldım. Bir daha gelemeyeceğimi, izin aldığım için azar işittiğimi söyledim.
Şimdilerde "beni cumartesi günü okuldan al anne tamam mı" diyor. Tamam mı çok ısrarcı ve yüksek sesle çıkıyor, Tamam kelimesini benden duyana kadar da devam ediyor. Cumartesi tatil olduğu için tamam diyorum. Bu aralar havalar soğuduğu için Selbesle (servis) dönüyor. Henüz çok yeni sesi çıkmıyor.
Okulda kendi kendine soyunmayı, giyinmeyi, yeni şarkıları öğrenmiş.Arkadaşları var. Ömer'i çok seviyor.
Anıtkabir'e gittiklerinde Defne ile el ele tutuşmuş :)