24 Temmuz 2012 Salı

İLKYAR'DAN BAHSETMEK İSTİYORUM

Bu İlkyar bildiğimiz ilkyarimiz , ilk göz ağrımız değil.
Bu İlkyar ODTÜ Gönüllülerinin, YİBO çocuklarına uzattığı umut dalı, ışıktan bir yol, eğitime açılan kapı.
YİBO öğrencilerine başarabilirsiniz, sizde ODTÜ lü olabilirsiniz, sizde Bilim İnsanı  olabilirsiniz, okuyabilirsiniz, aydınlık insanlar olabilirsiniz diyor. Onları buna inandırıyor ve başardıklarını da görüyorlar.
Binlerce güzel mektupları var.Öğrencilerden ve gönüllülerden gelen. Bugün size son mektubu ve o güzel çocukların fotoğraflarını göstermek istiyorum.Fotoğrafları siteye girdiğinizde göreceksiniz.


Siteyi incelediğinizde göreceksiniz.Tertemiz Köy Çocukları. Kanaatkar, ürkek, en ufak bir sebepten bile mutlu olabiliyorlar.Kır çiçekleri onlar.Geleceğin Doktoru,Mühendisi,Bilim İnsanı,Öğretmeni ve memleketimde hangi mesleğe ihtiyaç varsa onu olmaya aday çocuklar.Kısıtlı imkanlar yüzünden Parasız Yatılı okullarda ailelerinden uzak okuyorlar.Ama okumanın ne demek olduğunu biliyorlar.Sorumluluklarını biliyorlar.
İlkyar da onlara umut oluyor.
Lütfen inceleyin ve desteğinizi esirgemeyin.Belki bireysel olarak gitmek, görmek zor olabilir. Ama, İlkyar gönüllüleri bunu bizim adımıza yaparken, ufakta olsa desteğimizi esirgememek gönlümüzü rahatlatabilir.Nerelere harcamıyoruz ki? Böyle güzel bir amaç uğruna harcanması mutluluk verici olmalı.
GERÇEK SEVGİ NEREDE?
ODTÜ’ye bahar 23 Nisan Kampı ile gelir benim için; yaz ise Yaz Kampı ile. Bir yazı 
geride bıraktım giden 140 çocukla beraber. Onlara göndermek için çektiğimiz 
fotoğraflara bakarken yaşadığım bir haftayı düşünüyorum. Dolu dolu geçti hem benim 
için hem de onlar için. Nasıl oluyor bilmiyorum, her defasında tanıdık olsa da bu 
duygular onların her birinin sevgisi farklı yüre!imde. Geçen seneden gelen çocukların 
sevgisinin hemen yanında. 
Ali vardı kampta. ilk başlarda bir türlü konuşturamadım Ali’yi. Tek başına sessiz 
sessiz oturdu hep. Onu ne zaman tek görsem gittim yanına. “Yakın arkadaşın var mı?” 
diye sordum Ali’ye, istediğim ona arkadaşlık kurabileceğini gösterip onu diğer 
çocuklarla sohbet ederken, oynarken görmekti. Olduğunu söyledi, demek ki Ali de 
burada bir sürü yeni arkadaş edinecekti. 1 hafta kısa bir süre dedi alışmak için, yakın 
arkadaşlarım benim uzun süredir yanımda. Haklıydı aslında. Kimilerine göre azdır 1 
hafta alışma süresi olmak için. Ama bizim için öyle olmuyordu. Geçen sene de bu sene 
de 1 haftalığına gelen çocuklarla projelere nazaran daha uzun zaman geçirdiğimiz için 
olsa gerek o kadar çok alıştık ki onlara. Onlar gittikten hemen sonra okulun her bir 
köşesinde onları arıyor gözlerim. Yemekhane çimlerine oturduğum anda birden anılar 
canlanıyor; oyun oynuyorlar ya hani, kimisi oturmuş abi ablalarıyla sohbet ediyorlar. 
Gerçek olsa diyor insan bir an. Birden yanımda Nazlı ve Gül"en olsa yine otursak,
sohbet etsek. Sarsalar etrafımı yine bir anda; Tülay gelse hiç beklemediğim bir yerdenyanında Zeynep olsa. Hasan yine güldürse bizi, Durmuş'la okuduğumuz kitapları 
konuşsak yeniden.
ODTÜ’nün güzelliklerini onlarla paylaşmak ne güzel, onları bu sefer bizim misafir 
etmemiz. Dolu dolu 1 hafta geçiriyor hepsi. ilk defa yaptıkları o kadar çok şey oluyor 
ki. Kimisi ilk defa sinemeya gidiyor, kimisi hayvanat bahçesine, kimisi müzeye. 
Buralara gitmek onları mutlu ediyor aynı zamanda. Hepsinin ortak yaşadığı ilk’ler de 
oluyor. ilk defa profesörlerden ders görüyorlar ya da sunum dinliyorlar. ilk defa deney 
yapıyorlar. Matematik grubu ile beraberdim hep. Sayıların gizemini çözmeye çalıştık, 
Şifrelerle haberleşmeyi ö!rendik, şifreler yazdık birbirimize. Son gün ise biyoloji 
bölümüne gittik, muzun DNA’sını çıkardık. Hepsi evlerine götürdü ve 
saklayacaklarını söylediler. Biliyorum ki bu etkinlikler onların meslek seçimlerine, 
hayallerine büyük katkılar sa!layacaktır, daha bir azimle ders çalı"acaklardır. Bir 
çoğunun hedefi ODTÜ oldu burayı gördükten sonra. ileride geleceklerini söylediler, 
inanıyorum; gelecekler. 
Ali giderken anlamıştım ilk geldiğinde alışamayacağını söylese de o da alışmıştı 
bizlere. Yoksa hiç üzgün olur muydu giderken? Bir haftaya çok şey sığdırsak da 
sığdıramadıklarımız da oluyor diye düşünüyor insan. Biraz daha uzun olsa.. ilk defa 
evlerinden ayrılanlar için ilk 2 gün zor gelse de onlar da gitmek istemiyorlar. Biraz 
daha kalsaydık keşke diyorlar. İnsan gerçek sevgiyi bulunca kaybetmek istemiyor ne 
de olsa. Bazen hiç olmasaymı" İLKYAR benim hayatımda diyorum. Bu hissetti!im duyguların 
hepsinden mahrum olacaktım. İçimdeki umut bu denli fazla olamazdı, gerçek sevginin 
sadece ailemde olduğunu düşünecektim hep- ne büyük yanılgı. Çocukların saf 
dünyalarına bu kadar dahil olamazdım. Ne çok şey katmış benim hayatıma İLKYAR. 
Bir de çocukların hayatlarına kattıkları var elbette bunlardan kat ve kat fazla olan. 
Birçok çocuktan duyduğum bir şeydi: “Beni sadece ailemin çok sevdiğine 
inanıyordum.” diyorlardı, abi ablaları onların yanlarına gelene kadar. Projelerde 
duruyor sanki günlük hayat, duruyor zaman, sadece dünyada siz ve onlar varmışsınız 
gibi oluyor. Her şeyden uzak, sadece siz ve onlar. Hepsinin inancı artıyor İLKYARdan 
sonra. Çünkü biliyorlar artık onları düşünen abi ablaları var. Mektup yazdıklarında, bir
sorunları olduğunda onlara ellerinden gelen desteği verecek olan abi ablaları. Bazıları 
ile de kesiliveriyor mektuplaşmalar birden, beklediğiniz mektup gelmiyor onlardan. 
Olsun diyor insan, İLKYAR’ı hiç unutmayacaklar ne de olsa, onların hayatlarına 
kattığı değerler kalacak hep. Tertemiz dünyalarına misafir olmak 1 gün de olsa bir 
hafta da olsa ne büyük mutluluk…
Projelerdeki hayat ütopya oluyor benim için. Bu denli gerçek duyguların olmayacağını 
düşünmek korkutuyor beni. Yaşanan ve duyulan onca kötü şeylerden arınmış, tertemiz 
yüreklere sahip olan minik gözlere bakamamaktan korkuyorum. Bunu korumak için 
yapılması gereken şeyler olduğunu bilmek rahatlatıyor beni. Çünkü zarar gelmesini 
nasıl önleyeceğimi biliyorum. Gönüllü kılavuzu rehber oluyor bana ve tüm gönüllülere 
bu konuda.Yaz kampının ikinci günü bir rüya görmüştüm. Çocuklar gidiyorlardı birden. Projenin 
bitmesine 5 gün kala niye bu ayrılık diyordum. Uyandığımda yurtta onların sesi vardı 
kulaklarımda. Gittikleri günden beri rüyamda görüyorum onları. Her sabah boğazımda 
yumru ile uyanıyorum, uyandığımda seslerini duymayacağımın da farkındayım. 
Ütopyadan çıkıp sorumluluklarıma dönmem gerek, biliyorum. Onlarla bir daha 
görüşebilmek hayallerimde yer buluyor.
Son gün yazdıkları kompozisyonlarda hepsinin ortak bir dileği vardı: “Buraya diğer 
YİBO’larda okuyan arkadaşlarımızın da gelmesini istiyoruz. Bu sene 12.si olan Yaz 
Kampının 20.si de yapılsın.” diyorlardı. Aynı temennileri biz de diliyoruz.
ODTÜ’ye her yıl gelen 240 minik yüreklere hep yenileri eklensin… 
Yezdan Atılgan
Kimya Bölümü


İLKYAR Bağış Hesapları 

İş Bnk. ODTÜ Şb. 
TR26 0006 4000 0014 2290 706968 TL 

Ziraat Bnk. ODTÜ Şb. 
TR64 0001 0015 3708 9703 245001 TL

Kız Öğrenci Destek Fonu

Ziraat Bnk. ODTÜ Şb. 
TR53 0001 0015 3708 9703 245005 TL

23 Temmuz 2012 Pazartesi

ANNEM HAKLIYMIŞ


Annem derdi ki: "Terli terli su içme."
İçten içe kızardım ona
Oyunun en tatlı yerinde
Bu müdahale de niye?
Hastalanınca anlardım ki!
Annem haklıymış.


Annem derdi ki: "Sakın geç kalma."
Meraklanırmış sonra
İçten içe hayıflanırdım ona
Gidenin dönmesin i beklerken anladım ki!
Annem haklıymış.


Annem derdi ki: "Odanı dağıtma."
İçten içe karşı gelirdim ona
Toparlamayı erteleyip dururken
Hayatımı dağıttığım anlarımda anladım ki!
Annem haklıymış.

Annem derdi ki: "Öfkende fakir ol, sevginde zengin."
İçten içe önemsemezdim bakışlarımla
Kırdığım kalpleri telafi edemediğimde anladım ki!
Annem haklıymış.

Annem derdi ki: "Tek kişilik yaşama."
Diğer türlüsü bencillik olur
Sevilmezmişim sonra
İçten içe güler geçerdim bu kelâma
Yalnızlık ağır gelmeye başlayınca anladım ki!
 




Annem haklıymış.
Annem derdi ki: "Doğal ol, yapmacık olma."
İçten içe burun kıvırırdım ona
Ezberlediğim yaşam biçiminin tatsızlığını fark edip
Rollerimi karıştırmaya başlayınca anladım ki!
Annem haklıymış.


Annem derdi ki: "Gençliğinin kıymetini bil, geri gelmez bir daha."
İçten içe sitemkâr davranırdım ona
Yüzümdeki çizgiler
Saçımdaki beyazlar zafer kazandıkça anladım ki!
Annem haklıymış.

Annem derdi ki: "Bir dilek tut, gerçek olana kadar çabala."
İçten içe söylemesi kolay, yapması zor derdim ona
Hayatımı sorgulamaya başlayıp
Sürekli yapamadıklarım aklıma geldiğinde anladım ki!
Annem haklıymış.

Annem derdi ki: "Bu sözlerimi kullan, yabana atma."
Şimdi…
İçten içe teşekkür ediyorum ona
Çünkü…!
Ben de bir anneyim...
Bana miras kalan bu cümleleri sarf ederken bileceğim ki!
Ben haklıyım...


Alinti. 

Ama çok güzel .Anneler hep haklıdır zaten. Ancak sonradan fark edilir. Başa gelince anlaşılır.
Keşkelerimiz az olsun iyikilerimiz çok olsun. Yaşamımız  sevgiyle, anlamlı, güzel, dolu dolu olsun.
Mutluluk hepimizle daim olsun İnşallah.

21 Temmuz 2012 Cumartesi

KİTAPLAR

Profilimi düzenlerken, en sevdiğim kitaplar kısmına aklıma ilk  gelen kitapları yazdım.
Sonuna doğru Afganistan,İran, Mısır gibi ülkelerin kadınlara bakış açısını yansıtan kitaplar ağırlıklı olarak aklıma gelmeye başladı.
Bu kitaplardan bir kısmını 90 lı yıllarda okumuştum.Özellikle Kızım Olmadan Asla kitabımı okul yıllarımda okumuştum. Tarla Bitkileri Bölümünde İranlı bir arkadaş vardı. Türk bir kızla nişanlıydı ve okulu bitince İran'da yaşayacaklardı.Kendisine kitaptan bahsettim. Kadına karşı yapılan baskı ve ikinci sınıf insan muamelesinden bahsettiğimde kabul etmedi. Çok abartmışlar dedi. Peki sizde Pasdar (Kadın polis.Kitapta  kadınların sokakta kıyafetlerini denetleyip, uygun değilse dövüyorlardı.) var mı diye sorduğumda, evet var dedi.Biraz daha bahsettikten sonra kitabı okumak istedi.Bende arkadaşlarımın okumasını istiyordum. Bir kaç arkadaş okuduktan sonra kitabı İranlı arkadaşa verdim. Okudu ve bir daha bana kitabımı geri vermedi. Orada  burada, çekmecemde dedi ve kitabım gitti.
Daha fazla kız arkadaşımın okumasını isterdim.Afganistan'ın talibanlar tarafından ele geçirildikten sonraki dönemini bizzat yaşayıp Amerikay'a kaçabilmiş bayan doktorun anılarını yazdığı bir kitap okumuştum.Kadınların çalışmasını yasaklamışlardı. Kadının doktor olduğunu bilen tanıdıkları el altından muayeneye gidiyorlardı. Bir tanesine o kadar çok tecavüz edilmişti ki, rahimi parçalanmıştı.
Kızım Olmadan Asladaki kadın Amerika'da yaşarken rahim içi alet taktırmış.İran'da bunun yasak olduğunu öğrendiğinde yakalanma korkusuyla kendi imkanlarıyla çıkarmaya çalışmıştı.Aklımda kalan bir sahnede buydu.
Bin Muhteşem Güneş kitabını bana hediye eden Arkadaşım Anna bana oradaki kadınların dramını sorduğunda, yukarıda bahsettiğim kitaptan dolayı yadırgamadığımı söyledim.Amaaa, Uçurtma Avcısındaki Erkek çocuğa yapılan tecavüz olayı beni bayağı bir sarstı. Daha kitabın başlarında allak bullak oldum.
Kapalı ve yasaklı toplumlarda, Dini kullanarak insanları sömürmek,kısıtlamak, köleleştirmek  bir yandan da en adice insanlığa yakışmayan davranışları kendilerinin sergilemesini aklı ve mantığı olan kimsenin kabul edebileceğini düşünmüyorum.
Eğitimsiz, araştırmayan, körü körüne inanıp, eleştiriyi ve gerçekleri kabul etmeyen insanlara şaşırıyorum.
Özgürlüğün paha biçilmez olduğunu ne zaman anlayabilecekler.

20 Temmuz 2012 Cuma

ÇOCUĞUM

Böyle düşününce yazacak bir şey bulamadım. Nereden başlayacağıma karar veremedim. Ama annelikle ilgili yaşadıklarımla başlamaya şu an karar verdim.Öncesi ve sonrasına da zaman içinde değinirim.
Bebeğim 3 yaşında. hızlı bir şekilde büyüyor ve ben bebeklik resimlerine bakınca nasıl büyüdüğünü anlamadığımı düşünüyorum. Hızlı geliyor bana büyümesi.
Belkide 3 aylıkken anneme emanet edip, işe başlamamdan kaynaklanıyor olabilir. Resimlerine bakınca ne çabuk bu hale geldi diyorum.
Konuşmaları bizi şaşırtıyor.Hafızası acayip güçlü ve bir sünger gibi her şeyi  emiyor, içine alıyor. Sonrasında da bize ayna gibi yansıtıyor. Yaptıklarımızı, söylediklerimizi ondan duymak, bazen komik, bazen şaşırtıcı oluyor.
Öyle iyi yetiştireyim ki, mantığını, aklını kullansın, neyi,neden olduğunu sorgulasın, araştırsın istiyorum. Dershaneymiş, özel dersmiş bunlara gerek kalmasın istiyorum.Kitap okumayı, tabiatı, hayvanları,insanları, kısacası "yaratılanı, yaratandan ötürü sevmesini" istiyorum.
Aydınlık, mutlu, sağlıklı güzel yarınlar görsün, mutlu olsun, mutlu etsin istiyorum.
Bunları bütün çocuklar, bebekler, doğacak olanlar ve daha doğmamış olanlar içinde diliyorum.
Küçükken komşumuz dua ederdi, "Rabbim cümlesini korusun içinde bizimkileri de" diye.Benimki de o hesap.
Anne olunca bütün çocuklar benimmiş gibi geliyor. Hepsinin yüzünde benimkini görüyorum. Düşünce endişeleniyorum. Bazen gözlerim doluyor.Sanırım anne olan öğretmenlerde böyle hissediyorlardır.Her çocuk kendisininmiş gibi.
Bu sene Eylül ayında anaokuluna başlayacak benimki. Sabahtan öğlen 15.30 a kadar. Annemi biraz rahatlatır diye düşünüyorum.resim, müzik, oyunlar değişiklik olur.Annem şimdiden özleyeceğini söylüyor.